Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa
İlkçağdan Günümüze Urfa'da Sanat ve Edebiyat
Roma ve Bizans Dönemi (116-639) Antakyalı İshak Urfa doğumlu olup, ancak Antakya’da yaşadığı için
Antakyalı olarak adlandırılan Aziz İshak, Roma İmparatoru Zenon döneminde
yaşamıştır. Urfa Kilisesi’nde papazlık görevini sürdürürken Patrik II. Petrus
Karsar’ın döneminde Antakya’ya yerleşmiş ve 460 yılında orada vefat etmiştir.
Diyarbakır’da yaşayan İshak, ilk yıllarını Urfa’da geçirmiş ünlü bir Süryâni
şairidir. Nusaybinli Aziz Afram’ın gözetimi altında tahsil görmüştür. Ciltler dolusu çalışmaları bulunan ve çağdaşları tarafından benimsenip takdir
edilen İshak’ın işlediği konular, zamanında oldukça önemsenmiştir. Puta
tapanlara karşı verdiği ateşli nutuklar, vaazlar ve zamanının olaylarını içine
alan özellikle 457 yılında İranlı bedevilerin yağmalarını anlatan eserler
yazmıştır. Çalışmalarında o dönemdeki Urfa’nın kültürel ve sosyal yaşamını
bulmak mümkündür. Antakyalı İshak’ın çalışmasından bir örnek: “Bizim aptal neslimiz, onların üzerinde hakimlik makamında oturan bir hakem
gibi attığımız kötekte niçin gürültü patırtı yapmaya acele ederler ve niçin (öç)
alma isteklerini elleriyle almak isterler? “Bak işte!”, onlar ağlıyor. Mahsuplar ve sürgün edilenler dünyaya ait ganimet
zenginliğinde uzaktan gelen bedevileri, kirlenen toprak kendilerini beslemeye
üstlenmişti (Bedeviler) barış hududunu geçtiklerinde adamların evlerini
bastılar-şiddet, vahşi eşekler, toplum dışı edilmişler, katliam iyi ve kötü
onlar için aynıydı…. Fakat gerçekten (Beth Hur) cehennem azabının asmasından
oluşan bir filiz hızla büyüyüp gelişti, bir (yeni) Harran topraklarımız üzerinde
yükseliverdi ve yağmacı haklı olarak onun kökünden söküp çıkarmıştı……… İranlılar, onu esirgediler, onlarla güneşe hizmet ettiği için değil,
bedeviler onu bıraktılar, onlarla “Uzaai”ye yere şarap döküp içtiği için değil.
O zenginlik uğruna yediği tokat için kendini bir fahişe gibi yaptı, onun
mücevherleri bol olan dostları vardı. Onun şehvet dolu buluşmaları vardı,
dostları içinde oburlar, hırsızlar, efendisinden kaçmış köleler ve babasına
karşı isyankar olanlar bulunmaktaydı……… O saklı şeylerden haberi olduğunu iddiasını savunan kâhinliği vardı-fakat
onlar önceden, onun kaderi çapulcuların elinde son bulacağını haber vermediler.
Şehir putperestlerin başkanı-onun eşleri, kadın papazlar, yabancıların evinde
iffetleri bozuldu, onların bakire kızları Balthi’nin ayininde kızlıkları
bozulmuştu. Fakat Beth Hur’un yanlışlarının öcü alınmıştı: Kısa bir duraksama ve yağmacıların nasıl yok olduğu hayrete bırakmıştı, onlar
yağmacılar tarafından yağmalanmışlardı. İranlıların elleriyle bizim
sınırlarımızın üstünde. Çoğu Nisibis (Nusaybin) kalesinden birlikte gelmişlerdi;
bizim sınırlarımıza gelen bir kuvvet, bir an içinde ölmüştü……… Bizim ellerimizle
zengin olmuş olanlar bizi fakir ettiler, şimdi onları bir yağmacı yağmalıyor.”
|